Saygıdeğer dostum Publius. Son gönderdiğin mektubunda bana İmparator Augustus’un başa geçtiğinden beri neler yaptığını sormuşsun. Bildiğin üzere ben kendisinin önemli danışmanlarından birisiyim bu sebeple bu gelişmelere bizzat yakından şahitlik ettim başa geçişi ile başlayıp şu ana kadar anlatacağım.
691 yılında doğan Gaius Octavius Yüce liderimiz Caesar’ın yeğeni ve evlatlık oğluydu. Bizzat Caesar tarafından varis olarak atandı ve İmparator olacak şekilde eğitildi. 709 yılında julius Caesar’ın acı ve hüzün verici suikastinden sonra kendisinin Caesarın mirasçısı olduğunu duyurup gücünü pekiştirmek için Romaya geldi ve yeni kurulan saltanatını pekiştirmek için bazı politik hamleler ve ilişkilerde bulundu. Diğer rakiplerini yenmek için bendeniz Marcus Vipsanius Agrippa gibi birçok senatörle iş birliğinde bulundu. Antonius ve Lepidus gibi isimlerle birlikte 711 yılında ikinci üçlü ittifakı kurdu ancak gün geçtikçe Gaius diğer ortaklarından güçlü olmaya başladı. Çeşitli iç savaşlar ve çekişmeler sonucunda Gaius, Roma İmparatorluğunun tek gücü olduğunu kanıtladı ve senato kendisine Augustus yani yüce ünvanını vermiş bulundu.
Augustus hükümdarlığı boyunca birçok reformda bulundu bunlardan en önemlilerinden birisi de Principate yönetim şeklini getirmesiydi. ilk başlarda bu genç hükümdarın bu atılımlarından korksam da bugün anlıyorum ki çok doğru kararlar almış çünkü principate yönetim sistemiyle beraber merkezi otoritesini güçlendirmiş ve iç karışıklılara bir son vermiş oldu. Bu yönetim biçiminden korkma sebeplerimden en büyüğü senatoya güç veriyormuş gibi yapıp aslında kendi otoritesini güçlendirdiği gerçeğini farketmemden kaynaklanmaktaydı. Dediğim gibi de oldu ancak bu zarardan çok işimize yaradı hem senatoya daha çok saygı duyuluyor. Hem de eskiye nazaran yönetimde daha çok payımız oluyordu. Bu sayede İmparator Augustus kendi isteklerini çok daha kolay bir şekilde senatodan geçirebiliyordu. Bu yaptıklarıyla beraber halka söz hakkı tanıması ve refah seviyelerini yükseltmesiyle hem halkın hem senatonun desteğini arkasına almış bir lider oldu.
Ayrıca bunları yaparken siyasi ve idari başarımlarını askeri başarılarla da destekledi. Bu savaşlardan biri benim de katıldığım 723 yılındaki Aktium Deniz Muharebesi olmuştur. Antonius ve Kleopatra’nın liderlik ettiği Mısır güçlerine karşı muazzam bir savaş veren Augustus muazzam bir zafer elde etti. Muhtemelen bu zafer gelecekteki tarihçiler tarafından defalarca kez anılacaktır. Bu savaşta Kleopatranın desteğini alan Antonius’a ve bizzat Kleopatra’ya karşı Augustus, stratejik üstünlük kurmalıydı. İlk hedefi filolarını ikiye ayırıp yok etmekti. Önce filoyu ikiye yararak böldü ardından bizi dikkat dağıtması için Kleopatranın üzerine sürdü. Ben Kleopatra'nın bulunduğu gemilere saldıran filodaydım. Augustusun önderlik ettiği asıl filo ise Bütün gücüyle saldırıp Antonius'un işini bitirecekti. Ama bu o kadar kolay değildi Kleopatranın filosu hem karada hem denizde şanlı ve güçlü bir orduydu. Muharebe çok zorlu geçmekteydi ancak şans yüzümüze gülmüş olmalı ki rüzgarın bizim leyhimize esmesiyle beraber önce Antonius'un sonra da Kleopatra’nın filolarını bozguna uğratmayı başardık ancak ne yazık ki onları ele geçiremedik. Tabi bu zafer onlara o kadar ağır kayıplar verdi ki ileriki vakitlerde Antonius ve Kleopatra Teslim olmak zorunda kaldı.
Sevgili Dostum Publius her ne kadar bu mektubu tarafsız bir senatör olarak yazsamda Augustusun büyüklüğünü kabul etmeden yazmam imkansızdı. Kendisinin bu Cumhuriyeti nasıl bir İmparatorluğa dönüştürdüğünü gören bir senatör olarak benim kendisi hakkındaki Tarafsız düşüncelerim bunlardır. Başka bir sorun olduğu zaman bana tekrar mektup yazabilirsin 40 gün sonra bu mektubu Antakyadan aldığında umarım tatmin olursun.